Cuma, Eylül 28, 2012

80s

"Alper dışarı çıktı"
dedi Alya dün akşam, ilk 3 kelimeli cümlesini etti--kaç kelimeye kadar saymaya devam edeceğim bilmiyorum :) artık hiç durmadan konuşan bir bebeğimiz var evde, çok eğlenceli, o kadar ki evimizin erkeği bazen haberleri duymakta zorlanıyor akşamları  :)

Haftasonu planlarınız nasıl? Biz bu akşam bir arkadaşımın doğum günü partisine gidiyoruz, aylar sonra! ilk defa gece çıkıcaz ve Alya'yı--Allah bilir nasıl olacak ama--bırakıp gidicez(geceleri de çıksak genelde hep onu da götürüyoruz yanımızda ama bu ortam pek uygun değil) Konseptli bir bar ortamı: 80'ler!

80'lerde doğduğumdan mıdır nedir dönemin müzikleri, giyim tarzları, Madonnasıyla en çok sevdiğim dönem 80'ler. Günlerdir tartışıyoruz arkadaşlarımızla ne giyeceğiz diye, internette araştırdık ilham almak için. Çook eğlenceli çok çılgın değil mi!?! Sizin en sevdiğiniz dönem hangisi, 70ler? 80ler? 90lar?

Herkese mutlu bir haftasonu dilerim!








Perşembe, Eylül 27, 2012

50s

Yıl 1955




Yıl 2011

Dünyanın en tonton annanesi, annanem dün öğleden sonra elinde bu fotoğraflarla çıkageldiğinde sevinçten havalara uçtum, şu hayatta en değer verdiğim şey sevdiklerimse ikinci sırada onlara dair anılar yer alıyor. 

Bu tarz vintage fotoğraflara da zaten bayılıyorum, çok özel çok güzel değiller mi sizce de? 1955 senesinde annanemin elbiselerinin güzelliğine--kendi dikermiş!, duruşunun asilliğine, cildinin kaymaklığına hayran kaldım.

Pozlar hep yan buarada farkettiniz mi! Daha özenli, daha kıymetli sanki herşey o dönem. Sizin de var mı annenize, babanıza, büyüklerinize dair böyle harika fotoğraflar? 

Çarşamba, Eylül 26, 2012

Burası bir mutfak dolabı

Burası bizim mutfak, fırının altındaki dolap artık Alya'nın dolabı. Dolabın sakinleri şatonun sakinlerinden adam(kral ve soytarıya bu şekilde sesleniyor Alya) ve kız(kraliçe ve prenses) ile Alya.

Küçükken en sevdiğim oyunlardan biriydi çadır kurmak, masaların sandalyelerin üzerine büyük örtülerden örtüp kendime ev yapmak, evin içine girmek çıkmak. Kim sevmez ki? Gerçekten kim? Alya da çok seviyor,  oyuncaklardan çok dolabın içine girip çıkmaya, orada saklanmaya bayıldı. Dolabın amacı olan annenin mutfaktaki işleri halletmesi biraz uzuyor kızını seyredaldığı için ama olsun. Bebekliğinden beri pek öyle kendi kendine oyalan(a)madığı için bu dolapta çok uzun sürmese bile kendi kendine oynaması çok hoşuma gidiyor.

Merak ediyorum acaba kendi kendine oynama öğrenilen bir şey mi yoksa doğasında mı olmalı çocuğun, ne dersiniz? Haftasonu bir arkadaşım bahsetti, oğlu 4,5 yaşında yeni başlamış yuvaya ve oyuncaklarını çok özlediği için ancak kendi kendine vakit geçirmeye başlamış evde.  Sizin çocuklarınız ne zamandan itibaren kendi kendilerine oynadılar uzun süreler?

Not : Şato Özgecan ve Alper'in 1 yaş doğum günü hediyesi, benim aklıma böyle bir şey almak gelmezdi ama şuanda hayatımızı/dolabımızı onsuz düşünemiyorum, çok teşekkür ederiz bir kez daha!

Salı, Eylül 25, 2012

İyi cüceler'de bir tatlı Masal Perisi


İyi Cüceler Caddebostan'da tatlı mı tatlı rengarenk bir çocuk kitapçısı. İçeri girince kendinizi kaybettiğiniz, nereye baksam şaşırdığınız sihirli mekanlardan; 0 yaştan itibaren kitaplar, birbirinden ilginç hiçbir yerde görmediğiniz oyuncaklar, ve yaratıcı aktivitelerle dolu! Her pazar günü öğleden sonra da saat 4'te pazar okumaları yapıyorlar, bu haftaki okumada da bizim masal perimiz vardı:  Aytül Akal.

En minik okuyucusu Alya da oradaydı! Alya büyüdükçe daha çok peşinden koşar olduk babannemizin, hem boş hem dolu zamanlarında! :) Alya ilk defa babannesini böyle çocuklarla dolu bir ortamda hem de masal anlatırken gördü, en başta olanları kavramaya çalıştı, tabi ki çok kısa sürdü bu gözlem, hikaye bitmeden bizimki ortalarda
"-babanneeee, balon balon" diye konuşmaya başlamıştı ki kapının önüne bir kedicik geldi! ve kediciğe eşlik eden Alya'nın 11aylık minik yakışıklı arkadaşı:Yiğit.

Babannemiz çok büyük bir keyif ve heyecanla, en az O'nun kadar heyecanlı ve dikkatli 4-6 yaş aralığındaki çocuklara Ormandaki Apartman masalını anlattı intereaktif bir şekilde. Çocuklar katılımcı bir şekilde masalın içine girmişken her bir veli nasıl da merak ve dikkatle çocuklarını gözlemliyordu, sanırım bu hayat boyu böyle değil mi, çocuklarımızın mutluluğunu görmek için her yaptığımız.

Çok güzel bir ortam, çok güzel bir aktiviteydi. İyi cücelere, tatlı ev sahiplerine çok teşekkürler!

3+ yaşındakiler için haftaiçi el işi, boyama, marangozluk, tasarım vs aktivitelerine nasıl sabırsızlanıyorum anlatamam. Sizin ufaklık yeterince büyüdü ise ve ilginizi çekerse kendi sitelerinden aktivite detaylarına bakabilirsiniz.

www.iyicüceler.com

Pazartesi, Eylül 24, 2012

Binbir teşekkürler!

Serdar Tuncer, Florance Nightingale'de çalışan Türkiye'nin en iyi plastik cerrahlarından biri, uzmanlık alanı el cerrahisi. Aynı zamanda burada dramatik bir şekilde anlattığım Alya'nın elini cam kestiğinde gerekli operasyonu yapan dünya tatlısı, güleryüzlü, duyarlı, güvenli, ve işini çok iyi yapan sevgili kuzenim. Şimdi ailecek! atlattık çok şükür olayın dehşetini üzerimizden. Hayat yine sakin ve güzel. Bunu Serdar'a borçlu olduğumuzu düşünüp bir de sizin huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum, sadece doktor olarak mükemmel bir iş çıkardığı için değil operasyon ve pansumanlarla 1,5 ayımızı alan tüm süreç boyunca yanımızda olduğu için.

İnsan minnetar olduğu birine ne yapsa da teşekkür edebilse, kendisi için yaptığının nasıl etse de karşılığını verebilse bilemiyor. Karşılık beklendiğinden değil kesinlikle ama minnettarlık duygusunun yoğunluğundan mutlaka bir şeyler yapıp anlatmak, göstermek hiç değilse mutlu edebilmek istiyor karşısındakini. Hele de bu ailenizden kendi kanınız canınızdan olunca yerlere göklere sığdıramıyorsunuz içinizdekileri, dışınıza yaşıyor.

O gün Serdar olmasa kanadı kırılmış kuş gibi çaresizlikten bir hastanenin acilindeki pratisyen hekimin eline bakıcaktık gece geç saat olması sebebiyle. Zaten memleketimin doktor manzarası belli, 3 doktorun söylediği birbirini tutmazken insan kime ne kadar güveneceğini asla kestiremiyor.

Biz çaresizlik içinde kıvranırken Serdar'ın gecenin 10'un gelip elimizi tutmasını, ameliyat saati 3'e kadar oğlu ve hamile eşi evdeyken bizi ameliyat saatine kadar yanlız bırakmayışını, ameliyat öncesi ve sonrasındaki rahatlatıcı duyarlı tatlı sözlerine eşlik eden içten davranışlarını, pansumana gittiğimiz her seferinde aynı tatlılıkla, güleryüz ve özenle ve dikkatle bakım yaparken bir yandan Alya'yı oyalamasını --nasıl desem-- hiç ama hiç ama hiç unutmayacağım.

Alya şimdi arada eline bakıp "uff ufff" diyor, doktor abi ne dedi dediğimizde de "bittiii" diye cevap veriyor. Allah ve melekler bütün bebeleri korusun.


Belki birilerinizin --inşallah gerekmesin-- işine yararsa diye kuzenimden ve kuzenimin anlattığı teknik bilgilerden aktarmak istiyorum:

 - İstanbul'da(Maalesef yaşadığımız şehir olduğu için bilgim bu şehirle sınırlı) 2 tane mikro cerrahi konusunda uzman hastane varmış, biri Gaziosmanpaşa diğeri Tem hastanesi.

 - El kesiklerinde aşırı kan çıkıyormuş, ürkmemek gerek ama durdurmak da gerek bir an önce, üzerine sert bir şekilde bastırmak müdahale edilene kadar çok faydalı ve gerekli.

 - Çok derin ise kesik öncelikle içerde cam parçası kalmış olma ihtimaline karşı, ve daha da önemlisi sinir ya da tendon zarar gördüyse dikilmesi gerekliliğinden dolayı operasyon yapmak şart.

 - Ellerini kıpırdatmadan duramayacak kadar küçük çocuk/bebeklerde bütün anestezi ile operasyon şart, operasyon için en az 6 saat bir şey yenmemesi şart.

 - Mağazalardaki açılıp kapanan kapılara dikkat, Alya da dahil çocukların çok dikkatini çekiyor, ama kuzenimin anlattığı ellerin üzerine kapanan kapı vakasından sonra en çok korktuğum şeylerden biri haline geldi, aman dikkat!

Cuma, Eylül 21, 2012

Bebekler rüya görür mü?


"gitti" dedi Alya rüyasında geçenlerde, uyandım tabi hemen sesine, baktım başka bir ses yada kıpırdama yok. Sonraki günlerde tatlı tatlı sesler çıkardı yine hareket etmeden. Daha küçükken de ağladığı ya da güldüğü olurdu uyurken. Merak ettim acaba bebekler rüya görür mü?

New York Cornell hastanesindeki uyku merkezinden Dr. Pollak'ın yaptığı araştırmalara göre:

"Kesin olarak ne gördüklerini bilmemizin imkansız olmasına karşın bebeklerin rüya gördüğü kesin. Yetişkinlerde uykunun sadece %25'i olan REM uykusu(gözlerin hareket ettiği ve aktif rüya gördüğümüz kısım) bebeklerde uykunun %50si, bu durumda bebekler yetişkinlerden bile çok rüya görmekte.

Peki rüyalarında ne görüyorlar acaba? Ya kabus görürler mi?

Philadelphia'daki çocuk hastanesinin uyku merkezinden Dr. Jodi Mindell'in yaptığı araştırmalara göre:

"Tahmin edilen o ki konuşamadıkları için rüyaları da sessiz olur bebeklerin, sadece görüntülerden oluşan rüylara görürler. Tek tahmin edilebilen şey eğer gözlerin hareketi yatay ise muhtemelen yürüyor olduklarını görüyorlar, eğer aşağı yukarı hareket ediyorsa ya yukarıya bakıyorlar ya merdiven çıkıyorlar gibi aktiviler gerçekleşiyordur rüyalarında. Bebeklerin rüyalarında birden sıçramaları ya da ağızlarının buruşup ağlayacak gibi olmaları ise kabus gördükleri için değil diş çıkarma vb kaynaklı bir acısı olduğu içindir. Çocuklar 2-3 yaşlarına kadar gerçek bir korku duygusu geliştirmezler. Bu sebepleo yaşa kadar kabus da görmezler."

Bu bilimsel açıklamaları evlerdeki ananelerimizin tatlı görüşlerini de eklemek gerekirse uykusunda gülen bir bebeği "melekler güldürüyor", ağlayan bir bebeği ise "melekler korkutmuştur"

Perşembe, Eylül 20, 2012

Hala lavaboya sığacak kadar küçük!

Burada yazdığımdan beri henüz hala zamanı nasıl durduracağımı keşfedemediğim için hızla geçmeye devam ediyor kendileri. Ama neyse ki hala ne kadar küçük olduğunu belirten aktivitlere yapıyoruz da hah diyorum çocuk oldu ama hala aslında minicik, mesela banyo lavabosuna sığacak kadar minicik :)

2 gündür bunu keşfetti, çıldırıyor şimdi lavaboya çıkmak için, kovasını oyuncaklarını alıyor geliyor, çıkıyor bir güzel yerleşiyor, tüm oyuncaklarını teker teker jelatini açılmamış sabun ile yıkıyor bir güzel, arada kendi saçına da sürüyor sabunu, sonra tek tek çevresindeki eşyaların adını sayıyor: sabun, sabun, sabun(ben onaylayana kadar söylüyor aynısını), tabak, tabak, tabak, kolona, kolona, kolona, su, su, su... Uyumadan önceki banyo ritüelimiz son günlerde bu şekilde geçiyor.

Siz neler yapıyorsunuz uyku ritüeli olarak?

Çarşamba, Eylül 19, 2012

Yeşil Şapkalı Kız



Alya'nın yeşil şapkayı kapıp kafasına geçirdiği gibi insanlarla dolu sokağa fırlayışı mı yoksa Alya'nın çektiği ilgiden pek memnun kalan satıcı amcanın Alya şapkayı yerine koyduktan sonra yeşil şapka da dahil olmak üzere başka şapkaları da takıp dolaşması için Alya'nın peşinden koşması mı daha komikti karar veremiyorum!

Güzel, eğlenceli bir gün olsun...

Salı, Eylül 18, 2012

Ada vapuru yandan çarklı





Ada diyince... püfür püfür bir vapur gezintisi, Ada'ya varınca dosdoğru kiralanan bisiklet ile kısa/uzun yoldan Ada turu, en tepedeki Aya Yorgi'ye çıkıp buzz gibi bira ve patetes ile soluklanma, hava serinlerken geri dönüş yolu, günün yogunluğunu dondurma ile geçiştirme ve dönüş yolunda gün batımının keyfi gelir akla.

Evet aynen bu şekildeydi bundan(Alya'dan) önceki seferler. Ama şimdi Alya'dan sonra, ekip ablam, onun 8 yaşındaki kızı, Alya, bendeniz, bir bisiklet ve bir bebek arabasından oluşunca çoğunlukla merkezde kalarak, yemeğimizi en merkezdeki balıkçıda yiyip en fazla 1-2 sokak uzaklaşarak geçti. Yürüdüğümüz sokaklar ise sürekli bir deja-vu havasında geçti, tekrar tekrar aynı güzel ve insanın içini açan sokaklardan geçerekten en fazla 1-2 sokak uzaklaşarak döndük yine merkeze. Ve tabi vapur beklenirken ayağa bağlanıp çevrilen top(sahi adı neydi, bilen var mı?) aktivitesi ile gün solandırıldı, vapurda herkes bir kenara kendini attı yorgunluktan, gün batımı görecek halimiz pek kalmamıştı.

Daha önce düşünmemiştim Ada'nin özgürce yürümek isteyen bir bebek ve özgürce bisiklete binmek isteyen bir 8 yaş için bu kadar uygun olduğunu; araba yok, sadece bisikletlilerden ve at arabalarından sakınmanız gerekiyor onlar da çok sık geçmiyor zaten. Mevsim kışa dönmeden heryerin olduğu gibi Ada'nın da en güzel zamanı gezmek için, özellikle çocukları çayıra salamıyorsanız Ada'ya salabilirsiniz :)

Sizin çocuklarla gitmek için önerdiğiniz, sere serpe favori gezi mekanları nerelerdir duymak ve denemek çok isterim?

Yer Çekimi

GRAVITY // UN RÊVE DE DEMAIN
 
En son bir saat firması havada zıplayan dansçıları sanki normal halleriymiş gibi, sanki yerçekimi yokmuş gibi fotoğraflayıp reklamlarında kullanmıştı,  çok başarılıydı. Bu video da aynı akımın video versiyonu, o kadar etkileyici ve güzel ki sizinle de paylaşmak istedim. Yaratıcılıkta sınır yok!

Videonun hikayesi:
a young woman wakes up to find that she has become weightless, and floats through life until gravity inevitably catches up with her.

genç bir kadın uyandığında bir bakıyor ki artık bir ağırlığı yok, havada süzülüyor, ta ki yerçekimi onu bulana kadar.

Music : "Tasty City"
by Rone

Pazartesi, Eylül 17, 2012

Saatler Sonbahar Midem Apple Crumble gösterirken

Sonbahar İstanbul'a geldi sonunda, ilk kez üşüyerek uyandım bugün, ceketimi aldım yanıma, Alya'ya da hırka giydirdim. Şimdi deniz/kumsal fotoğrafları yerini artık yavaş yavaş kurumuş yapraklara, berrak gökyüzü yerini bulutlara, mahallelerde koşturmakta olan çocuklar yerini sokak kedilerine, şeftaliler yerini miss gibi elmalara bırakacak demek. Elma demişken apple crumble ile sonbaharı karşılamak hiç fena olmaz hani, Eylül'de yapılacaklara not düşüle.

Geçen sene sıkça kıtır çilek tarifini denediğim ve bayıldığım cafefernando tariflerinden bu ay yapmak üzere elma-blueberry ve mandalinalı tarifini kendime not düşerken sizinle de paylaşmak isterim.

Bilmeyenler için Cafefernando'nun en sevdiğim yanlarından biri(Fotoğrafların dışında) tarifi denerken olabilecek her şeyi anlatması, iyi ve kötü, benim gibi mutfakta pek de iyi olmayan ve tecrübesi de olmayan bir anakuzusu için tarifler bulumaz hint kumaşı. Mesela genelde tarfilerde söylenenden daha az yağ kullanmaya meyilim vardır, Cafefernando tam da bu noktada böyle yaparsanız nasıl bir görüntüyle karşılaşacağınızı yazıyor, vazgeçiyorsunuz anında. :) Üstelik yorumlarda her deneyenin karşılaştığı ender durumlarda da aydınlanıyor insan, mutlaka bir göz atın.

Okul telaşındakilere kolaylıklar,
Tatlı bir hafta olsun...

Malzemeler
Crumble Hamuru
  • 1/3 su bardağı un
  • 1 su bardağı yulaf ezmesi
  • 1 su bardağı ceviz içi
  • 1/2 su bardağı şeker
  • 1/8 çay kaşığı tuz
  • 75 gr tereyağı, soğuk
Mevye Karışımı
  • 6 adet yeşil (Granny Smith) elma
  • 2 mandalina
  • 1/3 su bardağı şeker
  • 1/2 su bardağı kurutulmuş blueberry (kuru üzüm veya kayısı da olabilir)
  • 1 çay kaşığı toz tarçın
Yapılışı
  1. Fırınınızı önceden 180 C’de ısıtın. 2 litrelik bir adet ya da bir bardaklık (250 ml) 8 adet ufak fırın kabını yağlayıp bir kenara ayırın.
  2. Bir mutfak robotunun haznesine unu, yulaf ezmesinin yarısını, cevizi, tuzu ve şekeri koyun ve kısa aralıklarla çalıştırarak karıştırın.
  3. Tereyağını minik küpler halinde kesip unlu karışıma ekleyin ve yavaş aralıklarla robotu çalıştırıp tereyağı küplerinin hepsi una bulanana kadar ve bezelye tanesi büyüklüğüne gelene kadar tekrarlayın. Hamurun bir araya gelmemesine özen gösterin (çok çok iri kum taneleri kıvamında olacak). Yulaf ezmesinin geri kalanını ekleyip bir kaşık yardımıyla karıştırın. Oda sıcaklığında bir kenarda bekletin.
  4. Eğer mutfak robotunuz yoksa malzemeleri (hepsi çok soğuk olsun) genişçe bir kaba alıp iki bıçak yardımıyla keserek ya da elleriniz soğuksa tereyağı parçalarını karışıma yedirerek de aynı hamuru elde edebilirsiniz. Tereyağının erimemesine özen gösterin yeterli.
  5. Elmaları iri küpler halinde doğrayıp iki mandalinanın suyu ve kabuk rendesiyle bir kapta karıştırın. Ardından şekeri, tarçını ve kurutulmuş blueberryleri ekleyip şeker çözülene kadar karıştırın.
  6. Fırın kaplarınıza meyve karışımını bölüp üzerine hamur karışımından meyveleri tamamen kaplayacak şekilde dökün.
  7. Hamuru serptikten sonra üzerini düzlemek adına bastırmayın.
  8. Fırında 55-60 dakika pişirdikten sonra (ufak fırın kapları kullanıyorsanız 40-45 dakika yeterli olacaktır) çıkartın ve 10-20 dakika ılınması için bekleyin.
  9. Kaymaklı dondurmayla servis yapın.
  10. Bu tatlıyı yaptığınız gün tüketmenizi öneririm. Buzdolabında 4 gün kadar tazeliğini koruyacaktır. Eğer ertesi gün yiyecekseniz buzdolabında bekleyen tatlınızı servis yapmadan önce fırında tekrar ısıtırsanız yeni hazırlanmış gibi olacaktır.

Cumartesi, Eylül 15, 2012

Keşif : Çalışan Anne Rehberi

Working Mother dergisinin Turkiye versiyonu, aslında sadece çalışana değil evdeki anneye de hitap ediyor ama çalışan annenin kendini daha iyi hissedeceği bir platform olduğu kesin.

Henüz dergi çıkmamış ama internet sitesi yayında:

Cuma, Eylül 14, 2012

Rengarenk bir haftasonu olsun!

Foto ilham Shannon Sewell 
Ayakkabılar da harika değil mi, ayaklardan tatlı olmasınlar tabi :)

Rengarenk çok güzel bir haftasonu olsun.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...